Ahali Kitap Kulübü; seçtiğimiz kitaplara farklı bakış açıları katarak birbirimizi beslediğimiz bir yapı olarak Originn'deki serüvenine başladı ve paylaştıkça büyüyen heyecanı ile devam ediyor. Gelen talepler ile Ahali‘sinden taşıp, Originn Kitap Kulübü’nde yeni katılımcılarla yeni bir başlangıca her zamanki gibi Dodokitap kolaylaştırıcılığı ile başladık. Her ay yeni bir kitap ile öğrenmeye, dinlemeye, farklı bakış açılarından beslenip paylaşmaya devam ettiğimiz Originn ve Ahali Kitap Kulüpleri okumanın ve paylaşmanın verdiği haz ile birlikte tüm hızıyla devam ederken bu heyecanımızı sizlere de aktarmak istedik. Şimdi serüvenimizi etkinliklerimizde bizlere yol gösteren sevgili Dodokitap Kitabevi kurucusu Nihal'in kaleminden okuyalım.
Ahali Kitap Kulübü olarak ilk okumamızı Hermann Hesse’nin 1. Dünya Savaşı ardından kaleme aldığı Siddhartha ile gerçekleştirdik. İlk gençlik yıllarından itibaren her yaşta okurun içine işleyen metnin bizi nasıl birbirimize yaklaştırdığını heyecanla gördük. Tüm çağlar boyunca insanın en önemli “meselesi” olan varoluşu konuştuk. Kendi “benlik” arayışlarımız, kaygılarımız, beklentilerimiz, vazgeçtiklerimiz, yapabileceklerimizden bahsettik. Hedefe mi yoksa yola mı odaklanmalıydık? Karma sonsuz döngü müydü? Kendimize en yabancı olan "kendimiz" miydik gerçekten? Durursak geriler miyiz hep şartlandığımız gibi? Yoksa karar anlarına durarak mı yaklaşabilirdik? “Benden olan, bana ait olmayan” mıydı en büyük sınavımız? Öyle çok soru vardı ki zihinlerimizden akan, bir o kadar daha konuşabilirdik. En büyük şansımız ise çok renkliliğimiz, çok sesliliğimizdi! Böyle de zenginleştik.
Siddhartha’nın arkasından Kazancakis’in Zorba’sını okuduk. Alexis Zorba’nın “dünyadan hızlı koşan ruhu”nun izini birlikte sürdük. Alexis Zorba'yı her birimizin kafasında oluştuğu halleriyle tanıttık anlattık birbirimize. Zorba’yı, santurunu, kestiği parmağını, kadınları, Siddhartha’dan taşıdığımız “aramadan bakmak” eyleminin izdüşümlerini konuştuk. “Hayatımızda en işlevsel olan kendimiz miyiz?” diye sorguladık. Bağnazlığın, erilliğin içinde birbirinden farklı ve “farklı” iki kadının yaşadığı zorluğu düşündük. “Zorba yazarını ve hatta bizi bütünlüyor olabilir mi?” dedik. Kazancakis’in eşsiz eseri Zorba; kurgusu, dili, anlattıkları ile bazı sorularımıza yanıtlar buldururken yeni sorularla bizi baş başa bıraktı.
Okuduğumuzu anlamak kadar birbirimizi anlamak ve o yoldan kendimize geçmenin keyfini sürmek yine harikaydı. Zorba’nın devamında Damızlık Kızın Öyküsü ve 1984 ile kendimizden sıyrılıp distopik dünyalara uzandık. Damızlık Kızın Öyküsü ile Margaret Attwood’un zekasının ve edebi dilinin lezzeti eşliğinde “kadın”ın bıçak sırtında yürüyüşünü zamansız ve coğrafyasız olarak sorguladık. Bu buluşmayı pandemi kısıtlamalarının azaldığı günlerde Originn’in arka bahçesinde yüz yüze gerçekleştirdik. Originn’in harika ikramlarına Ahali’nin keyifli sohbetini katarak özel bir akşam yaşadık.
1984- George Orwell ile yine pandemi koşullarına ve çevrimiçi buluşmalarımıza döndük. Bu buluşmada sadece kendi distopik dünyamızı konuşmadık; Yevgeni Zamyatin’in Biz’ini, Aldous Huxley’nin Cesur Yeni Dünyası’nı da andık. Kaygılar kadar umutların da paylaşıldığı, geleceği karşılarken geçmişin rehberliğinden faydalanmayı, kolektif yaşamın konforunu ve insana ve topluma dair pek çok düşünceyi birbirimize aktardık.
Bu arada Ahali Kitap Kulübü coştu taştı ve bir kitap kulübümüz daha oluştu: Originn Kitap Kulübü
Originn Kitap Kulübü de Siddhartha ve Zorba ile yola çıktı. Bir de güzel kaynaştı. Üstelik bu kez il sınırları ile birlikte ülke sınırları da aşıldı. Originn Zorba okurken Ahali Dino Buzzati’nin müthiş kitabı Tatar Çölü’nü okuyordu. Drogo ve Bastiani Kalesi iliklere dek hissedildi, varoluş yine birlikte sorgulandı. Umut, inanç, kendini gerçekleştirme, kibir, alışkanlık ve yaşama dair pek çok konu Tatar Çölü kumlarının arasında arandı. Satır araları ve metaforları keşfederken ceplerimiz yine film adları, belgeseller ve kitaplarla doldu.
Ahali Kitap Kulübü altıncı, Originn Kitap Kulübü üçüncü buluşmasını, Sabahattin Ali’nin 1939’da Ulus Gazetesinde 87 bölüm olarak tefrika edilip ilk kez 1940’ta kitap halinde basılmış olan İçimizdeki Şeytan’ı için gerçekleştirdi. Kitabın farklı katmanlarında dolaştık. Yazıldığı dönemin siyasal ve toplumsal yapısından hareketle kahramanların kimlikleri hakkında yazılmış iddiaları değerlendirdik. Sabahattin Ali’nin hayatından alınmış kesitler ışığında kitabın farklı yönlerini, insana ve insan ruhuna dair sözlerini düşündük. Her bir karakter üzerinden kendimize, ilişkilere, yargılara, kadına, erkeğe ve elbette topluma döndük. Yine birbirimize değdi sözlerimiz ve birbirimize iyi geldik. Aynı kitap için iki ekibin farklı buluşmalarında aynı noktalardan çıkılan yollar farklı duraklara uğradı.
Şubat ayında iki kulüp yine aynı kitabı okudu: Yaşlı Adam ve Deniz
Hemingway’in “romanımda sembol yok” demiş olmasına rağmen her iki grupta da bol bol semboller üzerinden konuşuldu. Bir grup “O misina neden kesilmedi?” diye uzun uzun tartışırken diğer grupta balıkçının mücadelesi günümüz koşulları içine alınarak entegre (bütünleşmiş) düşünme ve hatta aşırı entegre düşünme ihtiyacını sorguladı. İki grupta da ortak meşguliyetlerden biri insanın yok edilebilir ancak yenilemez olduğu iddiasıydı. Sade, basit, kısa bir metinden epey soru, epey konu çıkarıldı. Ekiplerin yine uyumu ve keyfi ile ülke ve dünya gündeminin tozundan, sisinden sıyrıldık.
Sırada Aylak Adam – Yusuf Atılgan ile yine iki grubun ortak okumaları olacak. Devamında ise Originn Kitap Kulübü Fikrimin İnce Gülü – Adalet Ağaoğlu ile yola devam ederken Ahali Kitap Kulübü ekibi Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi – James Joyce için bir araya gelecek.
Nihal Yurtseven
Dodokitap Kitabevi
Azimle sadece senin bileceğin bir nihayete erdirmek mi? Paylaşıp görünür kılmak ya da kanıtlamak mı? Başarı tanımımız veya başarıya giden yola çıkmaktaki motivasyonumuz değişti mi? Görünür olmak/kılmak eskiden de bu kadar kolay olsaydı kimler hangi yollarda yürümekte erkenden pes ederdi? Büyük kılıç balığını tuttuğu gibi onla selfie çekilebilseydi yaşlı adam mesela, hatta aynı anda paylaşabilseydi çevrimiçi, onca çabayı harcayıp canı pahasına onu kıyıya getirmeye inat eder miydi? #yaşlıadamvedeniz
Esra Gönen
Okurken ölüm ve yaşama dair keşkelerin olduğu anlar ile dolu birkitap oldu. Kulüpdaşlarım sayesinde sorguladıklarım ise doğanın bir parçası olma hali, yaşlılıkta hediyemiz ne olabilir, mücadele ettiğimiz şey ne zaman partnerimiz oluyor? Görünür olmak ve kanıtlama azminin gölgeledikleri!
Konuştuğumuz ölüm, yaşamdaki kararlar, doğanın dönüşümü, güç mücadelesini düşününce tek bir #'e indirmek gerekirse #sabırlabeklenilen derdim.
Nazey Erdilek
Hak ettiklerini elde edememiş yaşlı balıkçının belki de son şansını, son umudunu açık denizlerde arayıp bulduktan sonra, köpek balıklarına mağlup olmasının ve bu av sırasında kendi ile hesaplaşmasının soluksuzca okunan hikayesi diyebilirim.
Fadime Zülfikargil
Yaşlı Adam ve Deniz: Hikaye olarak etkileyici bulduğum bir kurguydu. Yaşlı Adamın balıkla olan mücadelesi, geri dönmek, vazgeçmek istememesi ama kıyıya vardığında kendini yenilmiş hissetmesi, bunlar kendi hayatımızdaki bazı mücadeleleri mücadele anında sorgulayıp belki bırakmak gerektiğini ya da devam edeceksek neden devam ettiğimizi düşünürken hatıra gelebilecek, farkındalığı artıracak şeyler gibi hissettim.
Bir tag ile kitabı anlatacak olsam şimdi düşündüm ama sanırım #GüçYarışı derdim, balıkçı ve deniz arasındaki.
Beyza Hilal Durak
Comments