Günümüz, gelişen teknolojiyle farklı ihtiyaçları beraberinde getiriyor. Pazar ise, hem birey hem firma temelinde bu ihtiyaçları sağlamak için farklı yöntemlere ve düşünce yapılarına ihtiyaç duyuyor. Peki ne bu ihtiyaçlar? 21.yüzyılın temel becerileri: iletişim, sorgulama, yaratım ve işbirliği. Yani, 21.yüzyıl diyor ki; hayatta kalmak için sorgulayın, insanlarla yapıcı iletişimler kurarak ve ortak hareket ederek çevrenizdeki problemlere çözüm yaratın.
Tasarım Odaklı Düşünce (TOD) de bu becerileri sağlayan düşünce yapılarından bir tanesi. TOD, problemin tanımından, problemin çözümüne geçen süreçteki düşünce sistematiği. Buradaki ‘’problem’’ tanımı da her fikrin altında yatan temel motivasyon. Problemi tanımlamak zordur çünkü gündelik hayatta çözdüğümüz birçok problemin farkında bile değiliz. Atalarımız bu durumu çok güzel dile getirmiş: ‘’Balık ıslak olduğunu bilmez’’. TOD; hayatın içinde birisine alacağınız hediyeden tutun da, yemek yapmaya, ev içindeki düzeninize, işinizdeki süreçlere, firmanızın yapısına veya yeni bir iş fikrine gidebilecek kadar geniş bir yelpazeyi, yani hayatı içeriyor. Gündelik hayatınızda, şikayet ederek kaçtığınız noktaları beraberce çözmek istemez misiniz? Çevrenizde sorumluluğu başkalarına atarak günü kurtaran kişileri mi, yoksa sizinle mücadeleye girmeye hazır bir toplum mu görmek istersiniz?
Gündelik bir probleme basit bir çözüm önerisi getiren TOD, özünde her bireyin özümseyebileceği makul bir düşünce yapısı. Fakat, Türkiye’de, nispeten yeni olan bu kavrama farklı tanımlar ve görevler yüklemek yanlış sonuçlar doğuruyor. TOD pazarın ihtiyacını karşıladığı için, onun pazarda talep oluşturması gayet normal. Dolayısıyla, bu talep fazlalığı yüzünden TOD’un ışıltılı ismini kullanmak ve bundan nemalanmak da maalesef ki Türkiye pazarında normal karşılanıyor.
Bu yüzden, Türkiye’de popülerleşen ve Dünya pazarında yerini bulmuş TOD kavramını netleştirmek için katkı sunmayı amaçlıyoruz. TOD’un doğru kullanımlarla; yerelde ihtiyacımız olan sorgulama, yapıcı iletişim, ortak hareket edebilme ve yaratıcılık alanlarını güçlendireceğine inanıyoruz. Türkiye yapısı gereği zaten yaratıcı bir toplum, yaratıcılık bir hayatta kalma mücadelesi. Alım gücü düşük bir toplulukta üretim kültürü başlı başına bir tartışma konusu fakat yokluğun yaratıcılıktaki motivasyonu bir gerçek. Ayrıca havasından mı suyundan mı pek çalışma motivasyonu olan bir yapımız da yok, kolay ve emeksiz kazanç hep tatlı gelmiş. Tembellik de yaratıcılığın özünde var, unutmayalım ki doğa da tembeldir. “Kervan yolda düzülür.” sözü aslında cesur ve kaderci bakış açımızın bir özü adeta, fakat her şeyi kadere bağlamak ise düştüğümüz en büyük hatalardan birisi. Varmak istediğimiz konu; yaratıcı potansiyeli yüksek bir kültürün, üretken olamayışı ve belki de doğru düşünce sistematiğinin olmayışıdır. TOD’un da bu potansiyeli çıkarabilecek bir düşünce yapısı olduğuna inanıyorum. Bu yüzden TOD’un doğru anlaşılması gerektiğini düşünüyorum. TOD’un sadece bazı metotların kullanımından ibaret olmadığının bilinmesi gerek. Aslında TOD; özünde değerleri, felsefesi olan bir düşünce yapısı. TOD temelinde verilen eğitimlerin, düzenlenen atölyelerin, projelerin ve araştırmaların; bunu uygulamaya geçiren farklı oluşum ve bireylerin bilinirliği için faydalı bir alan olarak değerlendirilmesinin daha doğru olacağını düşünüyoruz.
TOD’u aslında, bir zanaat öğretimindeki ahşap mobilya eğitimine benzetebiliriz. Sadece testere kullanmayı deneyimleyerek ahşap ustası olabilir misiniz? Kaç çeşit testere var, hangi testere hangi amaçla kullanılıyor, testere ile beraber kullanılan başka hangi araçlar var, ne tip malzemeye ne tip araçlar kullanılıyor, başka hangi ustalar ve çıraklarla çalışmanız gerekiyor, bu mobilyayı kim için ve neden yapıyorsunuz… gibi birçok aşamadan geçerek bir ahşap mobilyayı üretiyorsunuz.
Tasarım Odaklı Düşünme Süreci
Originnovation olarak Tasarım Odaklı Düşünme’yi temel yaklaşımımız olarak alıyor ve süreçlerimizi bu şekilde oluşturuyoruz. Bu nedenle yapımıza fikir vermesi açısından Tasarım Odaklı Düşünme’yi kısaca anlatmayı ve yaklaşımımızı sizlere aktarmayı arzuladık. Yaklaşımımızı, gelecek yazılarımızda da zaman zaman açıklamaya devam edeceğiz. Görüşmek üzere.
Yazar: Can Güvenir
Derleyen: Özge Demirbaş & Derin Güçer
Comments